Elektrikli Araçlar Çalıştayı`nın açılışını yapan EMO Bursa Şube Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Çınar, ilk olarak 2011 yılında düzenlenen etkinlikten sonra bu çalıştay ile elektrikli araçlar konusunda ülkemizde ve dünyada sürecin nereye geldiğinin değerlendirileceğini söyledi. Akademisyen ve sektörün temsilcilerinin yer aldığı bu çalıştayın programına ilişkin bilgi veren Çınar, mühendislerin teknolojik gelişmeleri takip etme zorunluluğuna dikkat çekerek, mühendislik çalışmalarının sürekli olarak araştırmanın ve teknolojide daha ileriye gitmenin yolunu açtığını söyledi. Meslek odalarının da meslek alanlarıyla ilgili konuları takip etmesi gerektiğini vurgulayan Çınar, "Ülkemizde fen liselerinin sayısını artırmamız gerekiyor. Sanayinin Ar-Ge ve katma değeri yüksek ürünlere ihtiyacı var" dedi.
EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil ise, etkinliği düzenleyen EMO Bursa Şubesi‘ne teşekkür edip; 63 yaşına giren EMO‘nun kilometre taşlarını ören meslektaşlarına saygıları sunarak konuşmasına başladı. Yeşil, 6 Nisan‘dan Samsun‘daki koordinasyon toplantısı dönüşünde geçirdikleri trafik kazasında yaşamlarını yitiren EMO Adana Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri Tevfik Okumuş, İbrahim Atalı, Celal Polat ve EMO Denetleme Kurulu Üyesi Mehmet Aysan`ı anarken, "EMO örgütlülüğünün bugünlere gelmesinde sevgili yol arkadaşlarımız bundan böyle de her dönem anılacaklar ve yolumuza ışık tutmaya devam edeceklerdir" dedi.
EMO‘nun siyasal iktidarların arka bahçesi ya da yandaşı haline dönüştürülmek istenmesine izin vermeden bağımsız ve demokratik kimliğini her türlü saldırya karşı koruma anlayışının her zaman en büyük referans noktasını oluşturduğunu vurgulayan Yeşil, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizler, çalışma dönemlerimiz içinde toplumsal yaşamımızı ilgilendiren her olayda tavır belirlerken, uyarı, itiraz ve direnişlerimiz ile her zaman haklı çıktığımız, onurlu bir tarihsel geçmişe sahibiz. Örneğin yakın tarihte anımsarsınız birçok sağ ve sol liberal kesimin yarattığı kafa karışıklığına karşı, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan Anayasa Referandumu ile perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğunu, toplumun hak ve özgürlükler konusunda yanıltıldığını ve toplumsal yaşamın referandum sonrası yargıdan üniversiteye, sendikalardan meslek odalarına, medya bağımsızlığından kamusal varlıklarımızın talanına kadar kuşatma ile karşı karşıya bırakılacağını her platformda haykırmıştık."
Türkiye‘nin önündeki en acil konunun bugün de Anayasa değişikliği olduğunu ve en derin tarihi kırılmalardan birini yaşatacak nitelikte olduğunu belirten Yeşil, "Bu büyük karanlıktan çıkmak ve ülkemizin yüzünün aydınlık geleceğe çevrilebilmesi için Anayasa değişikliğine karşı TMMOB kararı çerçevesinde güçlü bir karşı duruş gösterilmesi gerekmektedir. Nisan ayında yapılacak referandumda görünürde Anayasa değişikliğini ama aslında geleceğimizi oylayacağız. Kafa karışıklıklarına yer yoktur. EMO olarak ülkemizin, insanlarımızın, çocuklarımızın hepimizin geleceği için Anayasa değişikliğine hayır diyoruz" diye konuştu.
EMO Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yeşil, elektrikli araçlar çalıştayı ile ilgili olarak da konuşmasında öncelikle enerji ihtiyacı artarken, çevre sorunlarının da arttığına dikkat çekti. "Hızlı kentleşme, yoğun nüfus artışı, hava kirliliği ve enerji sıkıntısı; beraberinde ulaşımı en önemli sorunlardan biri haline getirmiştir. Bu durum kullanıcı gereksinimlerine göre tasarlanmış, enerji verimi yüksek, çevreye zarar vermeyen, sessiz, konforlu, ulaşım araçlarının kullanımını gündeme getirmiştir" diyen Yeşil, elektrikli araçlar konusunun devletler tarafından belirlenen politikadan, çok uluslu şirketlerin üretim tarzı ve ürün tercihlerinden, toplumun bu tercihlere yönelik tepkileri gibi etkilere bağlı olarak yaşam içinde yerini alabildiğini kaydetti. Yeşil, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Çevreye saygılı bu ulaşım türünün başarılı olması, gerekli altyapı çalışmalarının tamamlanması, yasaların uygun hale getirilmesi ve toplum tarafından kabullenilmesi gibi bir takım etkenlere bağlıdır. Bu durum araçların teknolojik dönüşümünün yanında politik, ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi de beraberinde getirecektir. Ülkemizde elektrikli araçlar, gelişmekte olan bir alan olup aynı zamanda mühendis meslektaşlarımıza yeni bir iş alanı sağlamaktadır. Meslek alanlarımızın tümünde olduğu gibi bu alanda da mühendisin yetki ve sorumluluklarının tanımlanması önemli bir ihtiyaç olarak görünmektedir. Odamız ve Makina Mühendisleri Odası‘nın yetki kapsamına giren bu alana yönelik olarak "Elektrikli Kara Araçları ve Bu Araçların Şarjlarına Dair Elektrik Mühendisliği Hizmetleri Yönetmeliği" hazırladık ve TMMOB`ye gönderdik. Resmi Gazete`ye yayımlanmak üzere TMMOB`de değerlendirilen ve geçen bu yönetmeliğin bir an önce yayımlanması hem mesleki alanımız hem de elektrikli araçlar konusunda ülkemizin gelişim sağlaması için önemli bir kazanım olacaktır."
Elektrikli Araçlarda Yazılımın Önemi
Okan Üniversitesi‘nden Prof. Dr. Nejat Tuncay da açılış konuşmasında, elektrikli araçlar konusunda gelişmelerin çok yeni olmadığını, ancak ivmelenmenin söz konusu olduğunu bildirdi. Batarya alanındaki çalışmalar üzerinde çok duruluyor olmasına karşın elektrikli araçlar konusunda "müthiş bir yazılım çalışması" olduğuna da dikkat çeken Tuncay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu yazılım çalışmasına egemen olanlar hakim olacaklar piyasaya. Bunun uzantısı olarak; öyle görünüyor ki nesnelerin interneti dediğimiz, büyük veri dediğimiz sistemlerle bağlantılı, bulut üzerinden haberleşen, birbiriyle haberleşen, yerle haberleşen, otonom özellikler kazanmış, belli bir süre sonra tamamen otonom elektrikli araç piyasası önümüze çıkacak. Elektrikli aracın bize getirdiği bir fırsat var, bunu görmemiz lazım. Bilgi çağının getirdiği fırsatlarla beraber değerlendiriyorum. İçten yanmalı motorlarda son derece ileri gitmiş şirketler ve uluslarla rekabet yerine elektrikli araçlardan yola girmek bir şans. Bu şansı iyi değerlendirip değerlendiremeyeceğimizi tartışalım."
Prof. Tuncay, bu çalışmayı düzenlediği için EMO‘yu kutlayarak konuşmasını tamamladı.
Elektrikli Araçların Tarihçesi
Açılış konuşmalarının ardından İstanbul Teknik Üniversitesi‘nden Doç. Dr. Özgür Üstün, elektrikli araçların tarihçesi ve bugününe ilişkin ayrıntılı bir sunum yaptı. İlk olarak at arabasını çeken bir aracın geliştirildiğini anımsatan Üstün, o dönemlerde kimyagerlerin bu alanda söz sahibi olduğunu belirtti. Gustave tarafından 1881‘de geliştirilen ve Paris sokaklarında gezen elektrikli araca konuşmasında yer veren Üstün, ilk içten yanmalı motorlu aracın ise 1885‘te geliştirildiğine dikkat çekti. İngiltere‘de 1884‘te, Almanya‘da 1888‘de, Amerika‘da 1891‘de geliştirilen ilk elektrikli araçları anımsatan Üstün, ancak ilk elektrikli taşıttan söz edilmek isteniyorsa 1837‘de geliştirilen elektrikli trenden başlamak gerektiğini kaydetti. At yerine konulan elektrikli araç ve elektrikli trenden sonra gelişmelerin elektrikli otomobile doğru yol aldığını aktaran Doç. Dr. Üstün, tarihsel gelişimi anlatırken bugün sözü edilen kavramların aslında yeni olmadıklarının da altını çizdi.
İlk karma-hibrit aracın 1899‘da Paris‘te fuarda sergilendiğini, o zamanlar Belçika, Fransa ve Hollanda‘nın elektrikli araçlarla ilgili çalışmalarda öncü olduğunu ifade eden Üstün, 1907-1939 yılları arasında 32 km hızla giden elektrikli araç üretilip 13 bin adet satıldığını, ancak sonra elektrikli araçların unutulduğunu bildirdi. Özellikle 1912 yılında marş motorlarının bulunmasıyla içten yanmalı araçların ön plana çıkmaya başladığını ve 1920-1990 arasında tümüyle içten yanmalı motorların egemen olduğunu, bazı elektrikli araçlar üretilse de hiçbir şekilde kalıcı olmadığını anlattı.
1970‘lerde lityum bataryaların ortaya çıkıştığını, ancak 1970‘e kadar elektrikli araçlarda fetret devri yaşandığını söyleyen Üstün, Almanya‘nın posta arabası olarak üretip kullandığı düz yolda gidebilen elektrikli araçları gibi bu dönemde yapılan örnek çalışmalardan da sunumunda bahsetti.
Emisyon standartları, enerji verimliliği gibi konularla birlikte, özellikle Çernobil‘in ardından verimlilik standartlarıyla ilgili artan kaygıların elektrikli araçlar için de bir ivme sağladığına dikkat çeken Özgür Üstün, araç gelişimini "marş motorlu içten yanmalı araçlar; start-stop özelliği olan kalkış anında içten yanmalı motoru kullanan, geri kazanımlı frenlemesi bulunan ilk karma araç denilebilecek mikro hibrit araçlar; mikro hibrit özelliklerine ek olarak tahrik ya da sürüş momentine yardımcı olabilen boost özelliğine sahip mild hibrit arabalar; 2 km sadece elektrik ile gidebilen tam hibrit araçlar; şarj edilebilir denilen 20 km‘ye kadar gidebilen plug-in hibrit araçlar; başka bir sistem bulunmaksızın elektrik ile 100 km ve daha yüksek hızla gidebilen tam elektrikli araçlar" olarak sıraladı.
İlk seri üretilen elektrikli aracın 1996 yılında piyasaya sürülen GM EV1 olduğunu, 1999‘da üretimi durdurulup, kullanım hakkı satılmış olanların da piyasadan toplanıp hurdaya verildiğini aktardı. Bu aracın özelliklerini de "maksimum hızı 129 km/saat, 257 km‘ye kadar mesafe gidebilme, 102 KW‘lık motor, 18.7 kWh batarya kapasitesi" olarak sıralayan Üstün, bu aracın satış fiyatının o zaman 34 bin dolar olduğunu söyledi.
Günümüzde geliştirilen elektrikli araçların özellikleriyle ilgili bilgiler veren Doç. Dr. Özgür Üstün, piyasada bazı modellerin ciddi siparişler almaya başladığını söyledi. Yine de elektrikli araca karşı muhafazakar bir yapı olduğunu da ifade eden Üstün, fiyat, güvenlik, batarya ve vergi indirimi sorunlarının gündemde tutulduğunu anlattı. Hibrit araçlarda çok fazla bileşen olmasının yarattığı sıkıntılar nedeniyle gelişmelerin elektrikli araçta daha az komponente doğru yöneldiğini kaydeden Üstün, elektrikli araçların çevreci özelliğine ilişkin olarak da sıfır emisyonun mümkün olmadığını ve bu araçların çevreci olup olmamasının elektriği hangi kaynaklardan temin ettiğine göre değiştiğini belirtti. Üstün, elektrikli ve benzinli araçları şöyle karşılaştırdı:
"Bir elektrikli aracı alalım. 24 kWh bataryası var, düz yolda ortalama 20.4 kW ile gitsin, ortalama 130 km hızla demek ki bir saat gidebilirim bu araçla. Aynı performansı gösteren bir benzinli araca bakalım. Aynı performansla gittiğinizde yaklaşık 537 km gidebilir. Elektrikli araçtan yaklaşık 4 kat fazla yani. Enerji tüketimine baktığımızda, benzinli araç kilometrede 2.828 megajul harcıyor. Aynısını elektrikli araca uyguladım. Batarya doldurma boşaltma verimini yüzde 86 aldım. Enerji tüketimi 0.773 megajul/km oluyor. Benzinli araç 4.13 kat daha fazla seyahat mesafisi sağlayabiliyor ama elektrikli araç 3.65 daha verimli enerji dönüşümü sağlıyor. Mesafeyi geri kazanımlı frenleme ile biraz artırabilirsiniz. Bu iyimser durumlarda yüzde 10-15‘e yakın enerji tasarrufu, dolayısıyla mesafe artışı sağlayabilir."
Doç. Dr. Özgür Üstün, elektrikli araçların gelişiminde çözülmesi için uğraşılan sorunları da şöyle özetledi:
"Fiyat, vergi, göreli kısa seyahat mesafesi, şarj istasyonları eksikliği, bataryadan kaynaklanan performas sorunları, akü sorunları, çoğu elektrikli aracın küçük ve hafif olmasından dolayı oluşan güvenlik sorunları. Hızlı şarj için özel düzenek gerektiriyor ve sayı artmasıyla oluşacak enerji şebekesi sorunları."
Doç. Dr. Özgür Üstün‘ün ardından Prof. Dr. Nejat Tuncay "Elektrikli Tahrik Sistemleri" konulu sunumunu yaptı. TOFAŞ‘tan Dr. Can Gökçe de "Elektrikli Araç Ar-Ge Çalışmaları: Türkiye ve Dünya" konulu bildirisini sundu. Çalıştayın öğleden sonra programı kapsamında "Elektrikli Araç Şarj Sistemleri ve Şebekeye Etkileri" üzerine İstanbul Teknik Üniversitesi‘nden Yrd. Doç. Dr. Murat Yılmaz bir sunum yaptı. TÜBİTAK‘tan Hamdi Uçarol‘un "Elektrikli Araçlarda Küresel Gelişmeler" sunumunun ardından Prof. Dr. Nejat Tuncay‘ın yönettiği "Elektrikli Araçlar Konusunda Ülkemizde Yapılması Gerekenler" başlığı altında katılımcılara söz verilerek, görüş ve önerileri ele alındı.